Tarihte kadının izini süren Batmanlı bir yazar (Özel Röportaj)
Batman Sonsöz Gazetesi'nden Hatice Türkan, tarihte kadının izini süren yazar Dr. Öğretim Üyesi Mehtap Nasıroğlu Aydın ile özel bir röportaj gerçekleştirdi.
Hatice TÜRKAN - BATMAN SONSÖZ GAZETESİ
En kıymetli günümüz bugün. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Kadınların, “ben varım” dediği gün.
O nedenle yönümü çevirdim Batıraman’a. Batman Üniversitesi'ne..
Soldan Fen Edebiyat Fakültesi, Son kat derken, Mehtap Nasıroğlu Aydın’ın o sıcacık odasındayım.
Kapı duvar tarih kokuyor. Masalarda tarihi objeler… Kendisi başarılı bir tarihçi zaten.
Batman’ın Basorke Köyü’nden yönünü Harran Üniversitesine vermiş, Batman Üniversitesi’ne Araştırma Görevlisi olarak dönmüş, Akademik kariyerinde tarihsel çalışmalar yaparken, Tarihte “kadın” olgusuna hiç rastlamamak, onu epey düşündürmüş.
Haklı da...
Savaşlar oluyor, savaşlar kaybediliyor, kazanılıyor, ülkelerin tarihlerinde yeni dönemler başlıyor, bitiyor, peki kadın, bu yaşanılanların neresinde?
Sahiden neresinde? Bu düşüncelerden yola çıkmış Mehtap Hanım. Tarihte Kadın kitabını yazdırmış bu sorular kendisine.
Bu alanda başarılı akademisyenlerin makalelerini de derlemiş tabi. Güçlü, sıkı bir eser çıkmış ortaya.
Mehtap Nasıroğlu Aydın.... Bu ismi hafızalarınızda tutun, çünkü Batman’da iz bırakan isimlerden biri olacak, inanıyorum.
Mehtap Nasıroğlu Aydın kimdir?
“1986 yılında Batman’a bağlı Kayabağı (Basorke) Köyü’nde doğdum. İlköğretim ve ortaöğretimden sonra 2003 yılında Harran Üniversitesi Tarih Bölümünü kazandım. Yüksek Lisansımı da burada bitirdikten sonra 2010 yılında Batman Üniversitesi Tarih Bölümü’ne Araştırma Görevlisi olarak atandım. Aynı yıl Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Yeniçağ Tarihi Anabilim Dalı’nda doktora eğitimime başladım. 2014 yılında doktora eğitimim bitti ve 2015 yılında da yine Batman Üniversitesi Tarih Bölümü’nde Yrd. Doç. Dr. Kadrosuna geçtim. Halen burada Dr. Öğr. Üyesi olarak görev yapmakta, lisans, yüksek lisans ve doktora programlarında dersler veriyorum”
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BATMAN KİTABINI DA AKADEMİK CAMİAYA KAZANDIRDIK
-Bugüne kadar akademik anlamda ne tür çalışmalar yaptınız?
“Ben aslında yüksek lisansımı batılı seyyahlar üzerine tamamlamıştım. Batılı seyyahların geçmişte bölgemize uğrayıp buralarla ilgili yazdıkları bilgiler ilgimi çekiyordu. Doktorada şehir tarihi alanında çalışmaya devam ettim ve Osmanlı Döneminde Hama şehrini çalıştım. Bir Osmanlı tarihçisi olarak, Osmanlı şehirleri ve toplumsal yaşamını konu alan ve özelde de buradaki çalışma tekniklerini yaşadığımız coğrafyaya uyarlamak çalışmalarımın temelini oluşturuyor. Bu nedenle Batman ve Hasankeyf üzerine çeşitli çalışmalarım oldu. Özellikle Hasankeyf’teki vakıf eserlerin Osmanlı dönemindeki durumları ile ilgili makaleler yazdım. Benzer şekilde Geçmişten Günümüze Batman Tarih, Ekonomi, Siyaset, Kültür isimli hem editörlüğünü hem de bölüm yazarlığını üstlendiğim bir kitabı daha akademik camiaya kazandırdık. Bunlar haricinde Tarih sahnesinde toplumsal olarak kadının konumunun ne olduğu her zaman ilgimi çektiği için tarih disiplininde ve tarih yazımında kadının rolü üzerine makaleler yazıp, sempozyumlarda da bildiriler sundum”
TARİHSEL METİNLERDE NEDEN KADIN KAHRAMANLARA RASTLAMIYORUZ?
-Bu alanda çalışma yapmaya nasıl karar verdiniz?
“Bir tarihçi olarak üniversite yıllarımdan beri aklımdan çıkmayan bazı sorular vardı. Tarihsel metinler içerisinde neden hiç kadın kahramanlara rastlamıyoruz? Geçmişte meydana gelen bütün savaşların, barışların, devrimlerin, çağ kapatıp çağ açan olayların öznesi veya başkahramanı her zaman erkekler olmuştur. Tüm bu olaylar yaşanırken kadınlar ne yapıyordu? Sahnede yer almamak kendi seçimleri miydi, yoksa bilinçli olarak tarih sahnesindeki etkinlikleri yok mu sayılmıştı? Bu sorulardan hareketle tabi ciddi araştırmalar yaptıktan sonra geçmişte yaşamış kadınların zevkleri, renkleri, hayata bakış açıları, yaşamı anlama biçimleri araştırılmaya ve yazılmaya tabi tutulmalı diye düşündüm. Elinizdeki kitap da böyle bir düşünceden ortaya çıktı”
KİTAPTA 16 AKADEMİSYENİN MAKALELERİ VAR
-Kitabın içeriğinde neler var?
“Biz Tarihte Kadın kitabını hazırlarken farklı disiplinlerden her biri alanında uzman toplam 16 akademisyenle çalıştık. Hepsinin emeği son derece önemli ve değerliydi. Her birine buradan tekrar teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Kitabı eline alan herkes hele ki kadın tarihine ilgi duyuyorsa alanın en önemli temsilcilerinden biri olan Fatmagül Berktay’ın yazısıyla karşılaştığında eminim mutlu olacaktır. Zira Fatmagül hoca kitabımız için bir bölüm yazmanın yanı sıra eserin ön sözünü de kaleme aldı. Bu değerli katkı kitabımızı daha da anlamlı bir hale getirdi. Kitapta toplam 16 bölüm yer almakta. Bu bölümler; mitoloji, eskiçağlarda kadın etkinlikleri, ortaçağdan kadın portreleri, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde kadınların sosyo-ekonomik ve siyasi faaliyetleri gibi geniş spektrumlu araştırma ve incelemelerden oluşuyor”
KİTABIN AMACI, KADIN İMGESİNİ GÖRÜNÜR KILMAK
-Kitabın okuyucuya vermek istediği mesaj nedir?
“Öncelikle şunu belirtmem gerekir ki kitabın en önemli mesajı tarih metinlerinde görünür olmayan kadın imgesini araştırmalar sonucunda yeniden görünür hale getirmek. Ülkemizde bu çabayı gösteren birçok araştırmacı var ve hepsinin çalışmalarını son derece anlamlı buluyorum”
KADINLAR HAKLARINI DİRENE DİRENE ALIYOR
-8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ndeyiz. Kadının toplumdaki yerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bulunduğumuz kentte kadın, sizce nerede?
“Dünya Kadınlar Günü, aslında toplumun yarısını oluşturan kadınların günümüzdeki konumlarına erişinceye dek gösterdikleri çabanın, direnme güçlerinin ve elbette haklarının konuşulması ve anlaşılması için önemli bir gün. Ben kadınların tarihten günümüze değin haklarını direne direne aldıklarına inanıyorum. Yani Dünya üzerinde doğusuyla batısıyla neredeyse tüm dünya, kadınların istekleri ve hakları noktasında çok da cömert davranmamışlar. Bir nevi zorla alınmış bu haklar… Bu konuyla ilgili beni çok etkileyen bir film var. 2015 yapımı Suffragette isimli film kadınların oy hakkı kazanmak için ne kadar çaba harcadıklarını ve nihayetinde de bu hakkı elde edene kadar ciddi bedeller ödediklerini anlatan gerçek yaşam öykülerinden uyarlanan güzel bir yapıt. Geçmişte haklarımız için canı pahasına direnen o kadar çok kadın var ki bizler aslında onlara çok şey borçluyuz. Hem ülkemizde hem yaşadığımız kentte kadınların geçmişle kıyaslandığında ekonomik özgürlükleri, kamusal alanda görünür olmaları ve aktiviteleriyle daha iyi durumda oldukları söylenebilir. Ancak bu anlamda kat edilecek daha çok yol var. Özellikle yaşadığımız kentte gelenekler ve modern yaşam arasında sıkışmış kadınların var olduğu gerçeğini inkar edemeyiz. Ben kadınlarla ilgili birçok söylemin havada kaldığını da düşünüyorum. Yani toplum eril zihniyetten tam anlamıyla kurtulmuş değil ve başlangıçta bu dönüşümün yaşanması gerekiyor aslında. Örneğin, 8 Mart’ta kadınlar için en güzel çiçekler ve sözler seçiliyor ama 9 Mart’tan itibaren kadına şiddet kaldığı yerden devam ediyor. Bahsettiğim zihniyet değişmeden kadınların toplumdaki yerinin sağlamlaştırılması zor gibi görünüyor”
GEÇMİŞE KIYASLA KADININ GÖRÜNÜRLÜĞÜ DAHA İYİ
-Tarihten bugüne kadının yerini göz önünde bulundurduğunuzda değişimi nasıl görüyorsunuz?
“Tarihte yaşamış kadının konumunu tespit etmek biz tarihçiler için oldukça zor bir iş aslında. Çünkü tarihi yazan sınıf neredeyse tamamen erkeklerden oluşmaktaydı ve onlar tarihi yazarken kadın etkinliklerini olabildiğince görmezden gelen bir tavır içerisinde yer aldılar. Yani bizim örneğin 16. Yüzyıl Osmanlısında herhangi bir kentte kadınların ekonomiye katkılarının var olup olmadığını ya da bunun ne ölçüde gerçekleşebildiğini doğrudan öğrenme şansımız çok zayıf. Çünkü arşiv kaynakları çoğunlukla erkeklerin etkinliğinden bahsederler. Ancak dolaylı yollar kullanarak bahsettiğim soruları cevaplandırabiliyoruz. Oysa bir asır sonra tarihçiler günümüz kadınlarının yaşam pratiklerini yazmak istediklerinde ellerinde son derece fazla veri bulabilecekler. Zira kadın görünürlüğü çağımızda geçmişe kıyasla daha iyi bir noktada. Ama elbette kadın-erkek eşitliği bağlamında kadınların günümüzde dahi ikinci plana itilmeye çalışıldığını ve hak ettiği evrensel standarda erişemediğini rahatlıkla söyleyebilirim. Bu anlamda eril insanlık zihniyetinin ciddi bir dönüşüme tabi tutulması gerektiğini düşünüyorum”
-Aklınızda ikinci bir kitap çıkarmak var mı?
“Bu anlamda projelerim var. Şehir ve toplumsal tarih üzerine başka çalışmalar da yolda diyebilirim”