HUZUR VE BARIŞ ŞEHRİ ADIYAMAN HALKI ADINA HATİCE TÜRKAN’A TEŞEKKÜRLER

HUZUR VE BARIŞ ŞEHRİ ADIYAMAN HALKI ADINA HATİCE TÜRKAN’A TEŞEKKÜRLER

HUZUR VE BARIŞ ŞEHRİ ADIYAMAN HALKI ADINA HATİCE TÜRKAN’A TEŞEKKÜRLER

24-25 Eylül 2021 tarihlerinde Adıyaman’da organize edilen, Güneydoğu Gazeteciler Federasyonu Başkanı Mehmet ÇELİK, Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu Teşkilat Başkanı Sefa ÖZDEMİR, Medya-İş Sendikası Genel Başkanı Sezai BALLI ve 9 ilin cemiyet başkanlarının katıldığı toplantıya katılan ve Batman’da faaliyet gösteren Batman Son Söz gazetesi Yazı İşleri Müdürü olan ve www.batmansonsoz.net haber sitesi yazarlarından olan Hatice TÜRKAN yazdığı köşe yazısında aşağıdaki ifadeleri kullandı. Köşe yazısında Adıyaman’ın tarihi yerlerini anlattığı için Adıyaman halkı adına kendisine teşekkür ederiz.

BİR ADIYAMAN HARFANESİ

Adıyaman, Güneydoğu’nun Orta Fırat Bölümü’nde yer alan Şanlıurfa, Gaziantep, Diyarbakır, Malatya ve Kahramanmaraş illerine sınır komşuluğu yapan, ilgisiz kalmış ama huzurlu ama şirin ama mahzun bir il. Güneydoğu Gazeteciler Federasyonu (GGF) bünyesindeki 9 ilinden gazetecilerle bu şirin ilde buluştuk hafta sonu.

Adıyaman Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Zeki Dişkaya, son 4–5 yönetim kurulu toplantısına katılmamanın verdiği mahcubiyet ve özlemle karşıladı konuklarını.

“Bu bir telafi toplantısı mı?” dedim,

“Günah çıkarıyorum” dedi :)

Epey de keyifli bir telafi oldu. Turizm Bölümü Öğrencilerinin uygulamalı eğitim gördüğü Adıyaman Üniversitesi Konuk Evi’nde kendi evimizdeymiş gibi ağırlandık. Güzelim öğrenciler limonlu sıcak su takviyesi yapıp durdular bana. Güler yüzlü, heyecanlı, biraz çekimser ama gayet başarılıydılar.

“İlk gün yorgunluğu falan yok” denildi. Giydik sporları, çektik ince keten ceketleri, doluştuk minibüse. Nereye? Perre Antik Kent’e.

Koca bir tarihi alan. Kommagene Krallığı’nın hüküm sürdüğü yerler. Dev kayalıklarda, Nemrut Dağı’nı görecek şekilde düzenlenmiş mağara mezarlıklar.

Eğilerek içeri girdiğiniz bir mağarada yapay ve gerçek insan iskeletleri, çok çarpıcıydı.

Şarap mahzeni, kocaman. Üzümleri ezmek için kullanılan dev taşlar… Adıyaman TPAO’nun yanan meşalesi manzarasında Karakuş Tümülüs’üne geçtik bu kez. Dev ince uzun bir kayanın en tepesinde görkemli bir kuş heykeli. Tonlarca ağırlıktaki taşlar nasıl taşınmış, hayret. Burası da Kommagene Krallığı’nın kadınlarının mezarları için yapılmış. Bu yüzden Kadınlar Anıt Mezarı olarak da anılıyormuş. Yine 20 metre kadar uzunlukta bir kaya, tepesinde ise barış anıtı olarak kabul edilen ve Kommagene Kralı I. Antiochos’un oğlu Kral II. Mithridates’in, kız kardeşi Laodike ile tokalaşma kabartması bence ilgi çekiciydi.

Kayalıklarda gökyüzü ve yeryüzü gücünü temsil eden aslan ve kartal heykellerini fotoğrafladıktan sonra Rotamızı çevirdik Cendere Köprüsü’ne.

Roma Köprüsü olarak da biliyor bu köprü. Cendere Çayı üzerinde yer alıyor ve bir kanyondan akan çayın iki tarafını birleştiriyor.

Köprünün ilginç bir de hikâyesi var;

Köprünün üzerinde;

İmparator Septimius Severus ve eşi Julia Donma, oğulları Caracalla ve Geta adına 4 sütun dikilmiş. Septimius Severus’tan sonra tahta geçen İmparator Caracalla, kardeşi Geta’yı öldürttükten sonra Geta adına dikilen sütunu da kaldırtmış. İki uçtan giderek yükselerek ortada birleşen köprü, mimarisiyle enfesti.

Eveeet, Cendere Köprüsü de gezildiğine göre kuşanın, Nemrut Dağı’na çıkıyoruz.

İnce virajlı yolları 2 bin metre kadar araçla yükselirken korkmadım diyemem, hatta ödüm koptu :)

2 bin metrede sonbaharın hafif esintisi, yerini buz soğuğuna bırakmıştı. Araçları bırakıp yürüyerek tırmanışa geçeceğimizi söylediklerinde şaka sanmıştım, ama öyle olmadı.

Rehberimiz Hande KOLDAŞ önde, bizler ise soğuğu keten ceketlerle yenebileceğini zannetmenin verdiği yanılgıyla titreye titreye yürüyüşe geçtik.

Dağın tepesine neden teleferikle geçilmediğini de sorduk, sorguladık.

Kimimiz sert fırtınaya pes edip minibüse dönerken, kimimiz dağın tepesindeki heykelleri görme ve güneşin batışını izleme duygusuyla epey bir hırslı çıktı. Bizi Adıyaman’da gerçekleştirdiğimiz toplantıda yalnız bırakmamak için davetimize icabet eden Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu Sefa ÖZDEMİR ve Medya İş Sendikası Genel Başkanı Sezai BALLI soğuğu fark edince yarı yoldan dönerek bizi yalnız bıraktı :)

Federasyon Başkanımız Mehmet ÇELİK, grubu motive etmeye çalışırken, en önde Urfa Başkanımız Tahir Bey, en arkada kısa kollu tişörtü ve şapkasıyla Ercan Bey, epey bir komiktik :)

Sert bir fırtına bizimle savaşırken dağın tepesinde Kommagene Kralı I. Antiochos’un Tanrılara ve atalarına minnettarlığını göstermek için yaptırdığı mezar ve anıtsal heykellerle göz göze geldik.

Kral Antiokhus (Theos), Herakles (Ares-Artagnes),

Zeus (Oromasdes),

Fortuna (Kommagene tanrıçası)

Apollo (Mithras)’nun

gövdeleri yukarıda kalmış, rüzgar nedeniyle başları ise öne düşmüş heykelleri muhteşemdi. Dağın zirvesinde iki yönlü sıralanmış heykeller, Güneşin doğuşuna da batışına da tanıklık ediyormuş.

Sert soğuğu birkaç dakikalığına unuttuk, fotoğraf makinelerine sarıldık.

Güneşin batışını izlemek üzere, dağ yamacında safları sıklaştırdık. Akşam karanlığında dağ yamacından inmek ise daha rahattı. Göz görmeyince tehlike de yokmuş gibi oluyor haliyle.

Günün yorgunluğunu harfane ile atacak olmanın heyecanı sardı dönüşte. Üst başlar değiştirildi, spor ayakkabıların yerini topuklular, eşofmanların yerini ise takım elbiseler aldı.

TPAO Batman Bölge Müdürlüğü’nün Kristal Park’ını andıran yeşil, bakımlı bir bahçede hazırlanmış şık bir masadayız. Adıyaman Milletvekilleri ve siyasi parti temsilcileri de 9 ilden gelen gazetecilere nezaket örneği sergilemiş, buyurmuş gelmiş.

Hava mı soğuk yoksa kemiklerimize Nemrut’ta değen fırtınanın soğukluğu mu çözemedik ama yemekler lezzetliydi. Adıyaman Çiğköftesini özlemiştik, iki tabak yedim :)

Kapalı salonda bizi bekleyen sürprizle ısındık. Üzerlerinde beyaz gömlekleriyle kombinledikleri koyu kahve şalvar ve yelek takımları, bellerine bağladıkları peşmaller ve ayaklarındaki şepikleriyle keman, saz, tambur, darbuka ve defleriyle “sanat bu” dedirten halk müziği ekibi “Huzurun Kenti Adıyaman’a hoş geldiniz” diyerek karşıladı bizi.

Güneydoğu’dan, Doğu Anadolu’dan hikâyesi olan türkülerle kulaklarımızın pasını sildi.

Harfane, sazlı sözlü geleneksel toplantılardan bugüne gelen bir kültürmüş.

Kökeni ahilik dönemine dayanıyormuş. Bir rivayete göre bir sonraki toplantının yapılacağı evi belirlemek için toplantıda bulunan kişilerin isimlerinin baş harflerinin yazılı olduğu kâğıtlar fincanların altına konulur ve rastgele bir fincan seçilirmiş. Harf ve hane birleşiminden Harfane doğmuş.

Diğer bir rivayete göre ise sadece erkekler katılabildiği için ‘Erkek’ yani ‘herif’ sözcüklerinin birleşiminden oluşmuş.

Harfane, dayanışma, birlik, beraberlik demekmiş.

Bu yüzden her yöreden türküyü aynı saz ve temburlarla seslendiriyor Harfane Grubu. Ankara türkülerinden Diyarbakır türkülerine, Erzurum’dan Mardin’e geçerken de aslında dostluk köprüsü kuruyor arada.

Adıyaman da tam olarak böyle bir şehir işte.

Her birinin siyasi fikri, partisi, sözü farklı ama hepsinin gönlünde bir dostluk ve kardeşlik türküsü, Harfane gibi…

Yönetim Kurulu Toplantımızda,

Tasarruf tedbirleriyle yerel gazetelerin reklam ve abonelik gelirlerinin kesilmesi doğru mu?

Sarı Basın Kartlarımız neden turkuaz oldu?

Cumhurbaşkanlığına bağlanan İletişim Daire Başkanlığı, gazetecileri neden muhatap almıyor?

Sorularını masaya yatırdık ve bir yol haritası çıkardık.

Dostluğun, misafirperverliğin ve Harfane’nin kenti Adıyaman’dan güzel duygularla yolcu edildik.