1950 yılında Erzurum'da doğdum. Babam da gazeteciydi ve bir matbaamız vardı. 1961’de babam milletvekili seçilince Ankara’ya geldik.Mesleğe 1970 yılında" Son Havadis" gazetesiyle başladım. İlerleyen zamanlarda "Dünya Gazetesi"nde haber müdürü olarak çalıştım. Uzun yıllar "Tercüman Gazetesi"nde çalıştım. Yaklaşık 30 yıldır Basın İlan Kurumunun Genel Kurulu Üyesiyim. Bunun dışında Türkiye’deki cemiyetlerin bir araya gelmesi konusunda uzun bir çabanın sonunda Türkiye’deki bütün cemiyetleri bir çatı altında topladık. Türkiye Gazeteciler Federasyonu’nun kuruluşunda önderlik yaptım ve 12 yıl federasyonun başkanlığını yaptım. Şu anda Türkiye Gazeteciler Konfederasyonunun Onursal Başkanıyım.
Babam da gazeteciydi ve ben de gazeteci olmak istiyordum. Babamın hayatı mesleğinden dolayı hep sıkıntılı geçti. 1960 ihtilalinde hapis yattı. Babamın örneği ortadayken benim gazeteci olmamı ailem istemedi, ben de gizli olarak başladım. Bir gün gazetedeki bir haberde babam benim imzamı gördü ve ben de itiraf etmek durumunda kaldım. Babam;” Çok zor bir meslek seçiyorsun ,ileride güçlüklerle karşılaşacaksın, seni zorlu bir hayat bekliyor. Sana diyeceğim; sakın hiç kimsenin karşısında eğilme, eğer eğilirsen bu meslekte kalamazsın" dedi. Ben o öğüdü dinledim ve gazetecilikten başka hiçbir iş yapmayarak, emeğimle meslekte 53. Yılıma girdim.53 yıldır hayatımda yalnızca gazetecilik yaptım.
Ben uzun yıllar üst üste ödüller kazandım. Başarımın sırrı; ilk olaram meslekteki iyi örnekleri kendime rehber edindim. Sonra mesleğimle ilgili çok fazla okudum. Özellikle yazı yazma teknikleri konusunda çok fazla çalıştım.Türkçe’yi iyi öğrenmeye ve kullanmaya çalıştım. Bizim zamanımızda gazetecinin her zaman yanında taşıdığı 3 şey vardı: Daktilosu, Türkçe sözlüğü bir de imla kılavuzu. Çünkü iyi Türkçe yazamayan bir kişinin başarılı gazeteci ve röportaj yazarı olma şansı yok. Dediğim gibi çok başarılı gazetecilerin bu başarıya nasıl ulaştıklarını araştırdım ve onları kendime örnek alarak ilerlemeye çalıştım, böylece bu meslekte kalabildim.
Başkanlığını yaptığım Ankara Gazeteciler Cemiyeti 1946 yılında kuruldu. Bu sene78. yılımızı kutladık. 2000'den fazla üyemiz var. Başkanlığım döneminde özellikle projeler üretmeye özen gösterdik. Bugün burada oluşumuz da yine projelerimiz kapsamında genç meslektaşlarımıza yön vermeye çalışmak. Cemiyetimizde her türlü siyasi görüşten arkadaşımız var. Siyasi görüşlerine herkesin saygı gösteririz, yalnız bizim de tabi ki kırmızı çizgilerimiz var: Cumhuriyete sadakat, Atatürk gibi. Özellikle Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlarını aramıza almayız.
Evet sınırlandırılıyor. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri basının özgür olduğu zaman dilimi çok az. Çünkü Türkiye yaklaşık 60 yıldır darbeler, darbe teşebbüsleri sıkıyönetim, olağanüstü hal gibi bizim mesleğimizi ciddi sınırlandıran bir dönem yaşıyor. Bu tip durumlarda özgür gazetecilik yapmak imkansız, çünkü böyle durumlar genelde otoritenin hakim olduğu, bu özgürlükleri kısıtladığı dönemlerdir.
Siyasi mülahazayla söylememekle birlikte şu anda içinde bulunduğumuz dönem maalesef Cumhuriyet tarihimizin en zor dönemlerinden biri. En fazla hapsi olan gazetecilik dönemi maalesef bu dönem. Gazeteciler de bir korku iklimi içerisinde düşündüklerini özgürce yazamıyorlar. Onun için şu anda gerçek anlamda gazetecilik yapanlar için çok zor bir dönem. Bu dönemin aşılabilmesi için insan haklarına, demokrasiye ve basın özgürlüğüne çok ciddi özen gösterilmesi gerekiyor. Ama maalesef şu an bu konuda yeterli bir ortam yok. Bu durumlar da mesleğimizin kirlenmesine sebep oluyor.
Hayır maalesef görmüyor. Az önce de bahsettiğim durumlar mesleğimizin kirlenmesine sebep oluyor. Mesleğimiz yandaş, candaş , paralel gibi bir takım isimlerle tanımlanıyor. Şu anki durum maalesef bu şekilde.
Şu an gazeteciler arasında eskisi gibi bir rekabet durumu yok aynı zamanda şu an buna ihtiyaç da duymuyorlar.
Gazetecilik aslında bir rekabet mesleğidir. Tıpkı bir sahne sanatçısı gibi. Onlar nasıl seyircisinden güç alıp nemalanıyorlarsa bizim meslekte öyledir, bir rekabet durumunun olması çok doğal