SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr.
Alper Serçelik, hipertansiyonun her yaşta görülebildiğini belirterek, “Çok yaygın
görülen hipertansiyon, kalıcı sakatlık ve ölüm risklerine yol açabilen en önemli sağlık
sorunlarından biridir ve erişkinlerin yüzde 20-25‘inde görülür” dedi.
17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü nedeniyle açıklama yapan Doç. Dr. Serçelik,
tansiyonun kalpten pompalanan kanın, atar damarların duvarlarına yaptığı basınç
olarak tanımlandığını söyledi.
Bu basıncın normalden fazla olmasına “Hipertansiyon” denildiğini kaydeden Doç. Dr.
Serçelik, “Hipertansiyon, sistolik kan basıncının (Kalbin kanı vücuda pompaladığı ya
da farklı bir deyişle kalbin kasıldığı sırada kan damarlarında oluşan basınç en yüksek
seviyede olur) 140 mmHg ve üzeri, diyastolik kan basıncının (Kalbin kasılması
tamamlandıktan sonra kalp bir anlığına gevşer ve tekrar kanla dolar; böylece bir
sonraki kasılmaya hazırlanır. Bu gevşeme anına diyastol denir. Diyastolik kan basıncı
kalp atımları arasında, kalp aktif şekilde kan pompalamazken, damarlar içinde oluşan
basınçtır) ise 90 mmHg ve üzeri olmasıdır” diye konuştu.
Dünya Sağlık Örgütü’nün sistolik kan basıncı 140-160 mmHg ve diyastolik kan
basıncı 90-105 mmHg ise “hafif hipertansiyon”, sistolik kan basıncı 160-180 mmHg
ve diyastolik kan basıncı 105-120 mmHg ise “orta dereceli hipertansiyon”, sistolik kan
basıncı 180 mmHg üzeri ve/veya diyastolik kan basıncı 120 mmHg üzerinde ise
”şiddetli hipertansiyon” olarak tanımladığına vurgu yapan Doç. Dr. Serçelik, ihmal
edildiği takdirde beyin kanaması, damar tıkanıklığı, felç, görme kaybı vb. sağlık
sorunlarına neden olabilen hipertansiyonun çağın en önemli hastalıklarından biri
olduğuna dikkat çekti.
BU BELİRTİLERE DİKKAT EDİLMELİ
Hastaların önemli bölümünde belirti görülmediğini, tanının sadece kan basıncı
ölçümü ile mümkün olabildiğine işaret eden Doç. Dr. Serçelik, belirtileri şöyle sıraladı:
“Hipertansiyonun başlıca belirtileri baş ağrısı, çarpıntı, nefes darlığı, halsizlik,
yorgunluk ve burun kanamasıdır. Kan basıncının çok yükseldiği durumlarda çift
görme, dilde peltekleşme, yüzde veya vücutta uyuşma, karıncalanmadır. Bunun
yanında bu belirtilerin hiçbiri hipertansiyona özgü olmayıp, farklı birçok hastalıkta da
aynı belirtiler görülebilir.”
HİPERTANSİYONUN NEDENLERİ
Hipertansif hastalarının yüzde 90-95’inde herhangi bir neden saptanamadığının altını
çizen Doç. Dr. Serçelik, şöyle devam etti:
“Bu grup hipertansiyona, ‘Primer’ veya ‘Esansiyel hipertansiyon’ (Kan basıncının
belirli bir neden olmadan yükselmesi) denir. Hipertansiyon hastalarının yüzde 5-
10’unda ise saptanan farklı bir hastalığa bağlı olan ‘Sekonder hipertansiyon’ (İkincil
(sekonder) hipertansiyon kavramı kişideki yüksek kan basıncının belirli bir sağlık
sorununun bir sonucu olarak ortaya çıktığını ifade eder. Birincil hipertansiyondan
farklı olarak, bir neden sonucunda sekonder olarak gelişen yüksek kan basıncı, ani
olarak yükselir) görülür. Çeşitli böbrek hastalıkları, beyinle ilgili bazı hastalıklar,
hormonal hastalıklar, bazı tümörler, bazı doğumsal hastalıklar ve bir takım ilaç
kullanımları da neden olabilir.”
GENETİK FAKTÖRLER DE ROL OYNUYOR
Hipertansiyonda kalıtımın rolüne de değinen Doç. Dr. Serçelik, özellikle 55 yaşından
önce, birinci derece yakınlarında hipertansiyon görülenlerde, bu hastalığın gelişme
riskinin daha fazla olduğunu, kalıtımsal geçiş yolu tam olarak bilinmemekle birlikte,
birden çok genetik faktörün rol oynadığının kabul edildiğini bildirdi.
Hastanın yakınmaları olduğunda kan basıncının ölçülmesinin önem taşıdığını anlatan
Doç. Dr. Serçelik, “Kan basıncı günün herhangi bir saatinde ölçülebilir. Her gün,
değişik saatlerde ölçüm yapılması daha uygundur. Yemeklerden en az yarım saat,
fiziki aktiviteden 5-10 dakika sonra ölçüm yapılmalıdır” uyarısını yaptı.
HİPERTANSİYON TEDAVİSİ
Doç. Dr. Serçelik, “Hipertansiyon tedavisinde temel amaç hedef organ hasarını
önleyerek sakatlık ve ölümleri azaltmaktır. Sekonder hipertansiyonu olanlarda yani
hipertansiyonu başka bir hastalığa bağlı olanlarda, hipertansiyona neden olan
hastalık tedavi edilmelidir” ifadelerini kullandı.
İlaçsız tedaviyle yeterli kan basıncı kontrolü sağlanamadığı takdirde, ilaçlı tedaviye
geçilmesi gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Serçelik, sözlerini şöyle tamamladı:
“İlaç tedavisinde bireyselleştirilmiş tedavi dediğimiz hipertansiyona eşlik eden
hastalıklar ve ilaçların yan etkileri göz önünde bulundurularak, o hastaya en uygun
ilaç seçilir. Tek ilaçla kontrol sağlanamayan hastalarda birden fazla ilacın bir arada
uygulandığı kombine tedaviye geçilir.”